İnsanlık Tarihine Dair Korkunç Keşifler

İnsanlık tarihi incelendiğinde, bütün insanlık için çok önemli olan keşifler yapılmıştır ve yapılmaya da devam etmektedir. Teknolojinin de ilerlemesi ile birlikte günümüzde insanlık tarihine ilişkin daha da derinlere inmeye başlanmıştır. Elde edilen veriler incelendiğinde birçok ilginç, korkunç, tuhaf ve şaşırtıcı keşifler karşımıza çıkmaktadır. İnsanoğlu var olduğu sürece bazı şeyler sır olarak kalacak olsa da daha keşfedilecek çok gizem olduğu ortadadır.

Korkunç keşifler ile ilgili araştırmalara baktığımızda karşımıza tüyler ürpertici şeyler çıkmaktadır. Arkeoloji olarak bakıldığındakalıntı kemik parçaları ve çok uzun zaman öncesinde hayatını kaybetmiş insanlara ait olan son derece korkunç olan bu kalıntılar aslında insanlık için oldukça önemli veriler olmaktadır.

Bulunan İlginç İnsan İskeletleri

İngiltere York şehrinde yaklaşık 45 yaşına gelmeden hayatını kaybetmiş uzun boylu insan kalıntılarına ait iskelet parçaları bulunmuştur. Fakat incelendiğinde hepsinin ortak özelliği kafalarının yerinde olmayışı olmuştur. Kafalar kimi iskeletin göğsünün üzerinde, kimindeyse bacaklarının arasında olacak şekilde gömüldüğü anlaşılmıştır. İskeletlerin çoğunun uzun boylu ve yapılı olması aynı zamanda üzerlerinde yara travma izleri de olmasından dolayı Kuzey Roma İmparatorluğu’nun parçası olduğu döneme ait kafası kesilmiş gladyatörler olduğu kanısına varılmıştır.

Yaklaşık 400 Milyonluk Çekiç

Tuhaf keşiflerincelendiğinde ise karşımıza gerçekten tuhaf diyeceğimiz birçok örnek çıkmaktadır. Bilimin dahi açıklamakta zorluk çektiği bu tuhaf keşifler de insanlık tarihini aydınlatmaya devam etmektedir. 1844 yılında bir Fizikçi olan David Brewster, İngiltere Myinfield bölgesinde bir kumtaşı içerisinde çekiç bulmuştur. Yapılan analiz sonucu kum taşının yaşının yaklaşık olarak 360-400 milyon yıl arasında olduğu saptandı. Yani mantık olarak bakıldığında çekicin de aynı yaşta olması gerekiyor fakat bilim dünyasına göre o yaşta bir çekicin olması tamamen imkansız görünmektedir. 1945 yılında ise Waldemar Julsrud isimli bir arkeolog Meksika’nın El Toro dağıeteklerine yakın içerik olarak kilden yapılma dinozorları tasvir eden küçük heykelcikler bulmuştur. Buluntuların M.Ö. 800 ve 200 arasındaki dönem olduğu tespit edilmiştir. İnsanların modern bilim olmadan, gözle görmeden o dönemde nasıl dinozorları tasvir edebildiği de bilim dünyasınca yanıtlanamamıştır.

Antik Çağ Bilgisayarı

İnsanlık tarihi incelendiğinde aynı zamanda ilginç keşifler de karşımıza çıkmaktadır. Gizemlerini koruyan bu keşifler de insanlık tarihi açısından oldukça önemli mihenk taşlarıdır. 1900 senesinde Girit açıklarında bulunan bir batıkta çok ilginç bir cisme rastlanıldı. Tahta bir koruyucunun içerisine yerleştirilen bir dizi bronz dişliyi andıran bu ilginç nesnenin kasası yüzeye çıkarıldığı anda dağılmış ve cihaz içindeki bu garip yapı ortaya çıkmıştı. Yapılan araştırmalar bu aygıtın Ay, Güneş ve diğer bütün gezegenlerin konumlarını hesaplayabildiğini ve istenildiği takdirde pozisyonlara yönelik tahminlerde bulunabildiğini göstermişti. Bir çeşit antik çağ bilgisayarıydı. 

Dünyanın En Eski Pili

Şaşırtıcı keşifler,insanlık tarihi incelendiğinde gerçekten bütün insanlığı hayretler içinde bırakabiliyor. Örneğin, Alman bir arkeolog olan Wilhelm Konig tarafından 1938 senesinde Bağdat yakınlarında bulunan 2000 senelik pil, bilim adamlarını kelimenin tam anlamıyla şaşkına çevirmiştir. Yaklaşık olarak 13 cm boyunda olan toprak bir kabın içerisindeki bir bakır silindir ve etrafındaki demir çubuk ile testinin ağzını kapatan ve asfalt materyalinden oluşan bu nesne dünyanın en eski pili olarak tanımlanmıştır.

1600 Senelik Lycurgus Kupası

Enteresan keşifler deinsanlık tarihi için ayrı bir ışık olmuşlardır. 1600 senelik Lycurgus kupasından bahsedecek olursak, ön taraftan aydınlatıldığında yeşil, arka taraftan aydınlatıldığında ise kırmızı olarak görünmektedir. British Museum’da kupayı görebilirsiniz. Türkiye’de Nemrut Dağı’nda bulunan Kommagene Krallığı ise M.Ö. 162’de kurulmuş küçük ve bağımsız bir krallıktı. Kommagene Kralı Antiokhos, öldükten sonra da tanrı olarak tapılmak için yaklaşık 2100 metrelik bir dini tapınak inşa ettirmiştir. Kralın mezarı henüz bulunamamıştır fakat kazı çalışmaları devam etmektedir.